Cuma , 29 Mart 2024

Sezaryen Doğum

op_dr_volkan_akel
Op. Dr. Volkan Akel / Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

   Özel Tekirdağ Yaşam Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Volkan Akel, sezaryenin, karın ve rahim duvarına yapılan cerrahi kesi ile doğumun vajinal değil abdominal yolla gerçekleşmesi olduğunu ifade ederek, vajinal doğuma alternatif değil, yolunda gitmeyen vajinal doğuma yada bebeğin vajinal yolla doğmasının riskli olduğu durumlarda yapılan bir müdahale olduğunu bildirdi.

   Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Volkan Akel, sezaryen hakkında şu bilgileri verdi: “Kesin olarak bilinmemekle birlikte bir inanışa göre antik roman imparatoru Sezar’ın (Jül Sezar) isminden gelmektedir. Sezar’ın doğumunun tarihte ilk defa bu yöntemle geliştiği söylenir. Sezar kelimesi latince kesmek anlamına gelen “caedare” kelimesinden gelmektedir. Sezaryen ameliyatı antik çağlarda bile ilkel olarak uygulanmaktaydı. O yıllarda henüz ameliyat ve anestezi teknikleri ve gerekli ilaçlar geliştirilmediği için sezaryen ameliyatı ameliyattan sonra annenin öldüğü ve sadece bebeği kurtarmak amacıyla yapılan bir ameliyattı. Normal yolla doğamayan bebeği annenin ölümünü göze alarak sezaryen kesisi ile doğurturlardı, tabi bu çok nadiren uygulanan bir yöntemdi çoğunlukla sezaryen yapılmadığı için bu tür durumlarda anne de bebek de kaybedilirdi.

   Amerikada ilk başarılı sezaryen ameliyatı West Virginia eyaletinde Dr. Jesse Bennett tarafından 1794 yılında gerçekleşmiştir. Eşi Elizabeth’i ameliyat etmiştir.

   Günümüzde antibiyotiklerin, dikiş materyallerinin, sterilizasyon yöntemlerinin, cerrahi tekniklerin, cerrahi tecrübenin ve anestezi biliminin gelişmesi ile sezaryen eski yıllara göre çok daha güvenli bir ameliyat haline gelmiştir.

SIKLIK

   Dünya sağlık örgütüne göre altına veya üstüne çıkıldığında anne ve bebek ile ilgili riskli durumların arttığı optimal sezaryen oranı %15-18’dir. Günümüzde global sezaryen ile doğum hızı bu değere yakındır. Ancak ülkeler arasında ciddi farklılıklar oluşmaktadır. Az gelişmiş ülkelerde sezaryen oranı %2 iken gelişmiş ülkelerde %21’lerin üzerine çıkmaktadır. Brezilya %31 Çin %41 İtalya %45 gibi çok yüksek sezaryen oranları olan ülkeler vardır. Türkiye dünyada sezaryen oranlarının çok yüksek olduğu ülkelerden biridir. 2008 yılında yapılan Türkiye Nüfus ve sağlık araştırmasına göre tüm doğumların %70’i kamu %20’si özel hastanelerde yapılmıştır. Tüm doğumların %37’si sezaryen ile yapılmıştır. Doğuda sezaryen oranı %16 diğer bölgelerde %40 ve üzerindedir. Sezaryen ile doğum yapma olasılığı anne yaşı, eğitim ve refah düzeyiyle artmaktadır. İlk doğumların %45’i sezaryendir. En yüksek eğitim düzeyinde %60 olan sezaryen oranı en düşük eğitim düzeyindeki oranların 3 katindan fazladır.

Sezaryen ile doğum hızı son 10 yılda olağanüstü oranda artmaktadır. 2010 yılına ait verilere göre Üniversite hastanelerinde %70, Özel hastanelerde %90 Türkiye genelinde ise %45 civarında olduğunu göstermektedir.

SEZARYEN YAPILMASININ TIBBİ GEREKLİLİK OLDUĞU DURUMLAR

   Sezaryen vajinal doğumun anne ve/veya bebek yönünden güvenle tamamlanamayacağı durumlarda uygulanmalıdır.
Normal doğumun olanaksız ya da riskli olduğu, sezaryene önceden karar verilen durumlar:
Yan geliş (transvers duruş):
Bebeğin rahim içerisinde yan durması. Bu durumda bebeğin vajinal yoldan doğması olanaksızdır. Hem anne hem de bebek hayatını yitirebilir.

Makat geliş: Bebeğin önde gelen kısmının poposu olması kesin bir sezaryen gerekliliği değildir. Ancak eğer önde gelen kısım ayak ise sezaryen dışında bir alternatif yoktur. Tam ya da saf makat gelişlerde ise anne ve bebeğin durumu dikkate alınarak normal doğuma karar verilebilir. Ancak günümüzde pek çok doktor bu riski göze almaz ve sezaryen önerir.

Pasenta previa totalis: Bebeğin eşinin (plasenta) rahim ağzını tamamen kapatması durumuna plasenta previa adı verilir. Bu durumda normal doğum olanaksızdır ve önceden karar verilerek sezaryen yapılır.Bu durumda bebek doğum kanalına giremez. Gebeliğin erken dönemlerinde plasenta alt kısımda yerleşmiş olabilir. Ancak gebelik ilerledikçe rahimin büyümesi ile birlikte plasenta da yukarıya doğru çekilir. Son aya girildiğinde eğer yukarı çekilme gerçekleşmemiş ise plasenta previadan söz edilir. Plasentanın rahim ağzını kısmen kapatması ya da hemen kenarında bulunması durumunda da rahim ağzının açılması sırasında aşırı kanama olabileceğinden sezaryen yapılmalıdır.

Çok iri ya da çok küçük bebek: Bebeğin tahmini doğum ağırlığının 4500 gramdan fazla ya da 1500 gramdan az olması durumda doğum travması ve buna bağlı bebekte hasar meydana gelmesi olasılığı yüksektir. Bu tür durumların varlığında normal doğum mümkün olmakla birlikte riski en aza indirmek amacıyla sezaryen önerilir. 4500 gramın üzerinde olan bebeklerde yaşanabilecek en büyük risk omuz takılmasıdır. Bebeğin başı doğduktan sonra omuzları doğum kanalında takılıp kalır. Küçük bebeklerde ise doğum travmasına bağlı kafa içi kanamalar normal doğum sonrası daha sık görülür. Küçük bebeklerde aynı zamanda fetal duruş bozukluğu olma olasılığı yüksektir.

Baş-pelvis uygunsuzluğu: Bebeğin kilosundan bağımsız olarak bebeğin en geniş çapı olan kafası ile anne adayının kemik yapıları arasında uyumsuzluk olabilir. Bu durum eskiden dar pelvis ya da halk arasında çatı darlığı olarak adlandırılmaktaydı. Dar pelvis yanlış bir tanımlamadır. Doğru olan annenin pelvisi ile bebek arasındaki ilişkinin saptanmasıdır. Örneğin pelvisi normal olan bir kadında bebek iri ise baş-pelvis uygunsuzluğu olabilir oysa aynı kadın minyon bir bebeği rahatlıkla vajinal yoldan doğurabilir. Bu durumda pelvis darlığından söz edilemez. Ancak raşitizm gibi bazı hastalıklarda annenin kemik yapılarında şekil bozuklukları olabilir. Bu gibi durumlarda vajinal doğum mümkün değildir.

Çoğul gebelikler: Şart olmamakla birlikte çoğul gebeliklerde sezaryen tercih edilir. Özellikle üç ya da daha fazla sayıda bebek varsa vajinal doğumdan kaçınılır. İkiz gebeliklerde ise önde gelen bebeğin makat geliş arkadakinin ise baş geliş olması durumunda ilk bebeğin gövdesi doğduktan sonra arkadaki bebek ile kafaları kilitlenebileceğinden bu durum mutlak bir sezaryen gerekliliğidir.

Doğumsal anomaliler: Bebeğin doğum kanalından geçmesini olanaksız kılan yapısal anomalilerin varlığında da sezaryen gerekliliği vardır. Bu durumun en önemli örneği bebeğin karın duvarının kapanmadığı ve iç organlarının dışarıda olduğu gastroşizis ve omfalosel durumlarıdır. Vajinal doğum olduğunda bu organlarda ciddi zedelenmeler meydana gelir. Bazı iskelet sistemi hastalıkları ile nöral tüp defekti gibi durumlarda da sezaryen gereklidir. Yapışık ikiz varlığında da sezaryen uygulanır.

Doğum kanalını tıkayan kitleler: Başta myomlar olmak üzere bazı kitleler doğum kanalını daraltarak vajinal doğumu olanaksız hale getirebilirler. Dev kondilom (genital siğil) varlığında da vajinal doğumdan kaçınılır.

Anne adayındaki sistemik hastalıklar: Bazı durumlarda anne adayının doğumun ikinci evresinde ıkınması sağlığını tehlikeye atabilir. İleri derecede kalp hastalıkları bu durumun en güzel örneğidir. Benzer şekilde anevrizma gibi beyin hastalıklarında da anne adayının ıkınması sakıncalı olabilir. Ikınma sırasındaki kafa ve karın içi basınç artışı riskli olduğunda sezaryen tercih edilir. Ikınmayı zora sokabilecek veya bebeğin inişini bozacak iskelet ve kas sistemi hastalıkları gibi durumlarda sezaryen tercih edilir.

Gebelik zehirlenmesi (Preeklampsi): Doğumun uzaması durumunda anne ve bebek hayatı tehlikeye gireceği durumlarda sezaryen yapılmalıdır.

Annede herpes enfekiyonu: Anne adayında aktif genital herpes enfeksiyonu varlığında bebek doğum kanalından geçerken enfeksiyonu kapabilir. Bu oldukça riskli bir durumdur. Aktif genital herpes varlığında vajinal doğum asla yaptırılmaz.

Geçirilmiş sezaryen: Daha önceki hamileliklerin sezaryen ile sonlandırılmış olması mutlak bir sezaryen gerekliliği değildir. Bunun tek istisnası uterusun yukarıdan aşağıya doğru kesildiği klasik sezaryendir. Bu durumda eylem sırasında rahim kasının yırtılma olasılığı çok yüksek olduğundan asla denenemez. Alt kısıma yatay bir kesi yapılarak gerçekleştirilen sezaryenlerden sonra ise normal doğum denenebilir. Ancak pek çok doktor bu gibi durumlarda yine sezaryeni tercih etmektedir.

Geçirilmiş myomektomi: Önceden yapılan bir myom çıkartma ameliyatında rahim boşluğuna girilmiş ve kavite dikilmiş ise çoğu doktor sezaryeni tercih eder.

Geçirilmiş vajinal oprerasyon: Vajinada uygulanmış vajinal estetik gibi bazı operasyonlardan sonra normal doğum önerilmez. Vajinada yapısal olarak perde olması bazı durumlarda doğum eylemini zora sokabilir. Yine vajinayı dolduran bir kitle olduğu durumlarda sezaryen gerekebilir.

Vajinismus ve/veya korku: Anne adayının normal doğumdan aşırı korktuğu ya da muayeneyi tolere edemediği durumlarda hiçbir tıbbi gereklilik olmaksızın sezaryen önerilebilir.

Fetal distress bulguları: Yapılan rutin NST incelemelerinde fetusun sıkıntıda olduğunu düşündüren bulguların varlığında sezaryen gerekli olabilir.

İsteğe bağlı sezaryen: Günümüzde sezaryen oranlarını yükselten en önemli sebeptir. Ülkemizde özel hastanelerde en sık yapılan sezaryen isteğe bağlı sezaryenlerdir. Burada herhangi bir tıbbi gereklilik olmaksızın anne adayının tercihi ile bebek miadını doldurduktan sonra (38. haftadan sonra) kararlaştırılan bir günde sezaryen ile doğurtulur. İsteğe bağlı sezaryenlerde en sık karşılaşılan neden anne adayının normal doğumdan korkması, uzun sürebilecek olan eylemi çekmek istememesi, bebeğini en ufak bir risk altına sokmak istememesi, normal doğumun uzun dönem etkilerinden çekinmesidir. Bazı durumlarda ise doktor anne adayını sezaryene teşvik eder. Gebeliğin çok zor elde edildiği ya da ikinci bir gebelik şansının düşük olduğu ileri anne yaşı, ,tüp bebek sonrası gebelik gibi durumlarda normal doğumun bebeğe yüklediği risklerden kaçınmak ve bebeğin sağ olarak dünyaya gelmesini garanti altına almak için sezaryen tercih edilir.

Kötü doğum öyküsü: Daha önceki gebeliklerinde anne karnında bebek ölümleri, normal doğum nedeniyle gelişen spastik çocuk öyküsü gibi durumlarda sezaryen tercih edilebilir.

Vajinal doğum planlanırken eylemin herhangi bir anında sezaryen gerekliliği doğuran durumlar
Zaman zaman vajinal doğum için her türlü şart uygunken ve eylem devam ederken ortaya çıkan durumlar sezaryen gerekliliği doğurabilir.

İlerlemeyen eylem: Anne adayının kasılmaları düzenli ve güçlü olmasına rağmen rahim ağzının açılmaması ya da bebeğin kafasının aşağıya inmemesi durumunda sezaryen gereklilği ortaya çıkar. Eylemin ilerlememesinde en önemli neden bebeğin kafasının doğum kanalına uygun şekilde girmemesidir. .Daha önceden fark edilemeyen baş pelvis uygunsuzluğu ya da kafanın kanala eğri girmesi durumunda yeterli kasılmalara rağmen eylem ilerlemez.

Fetal kalp atımlarının bozulması: Doğum eylemi sırasında kasılma ile birlikte rahime giden kan ve oksijen miktarında azalma olur. Bu azalma aynı şekilde plasentaya ve bebeğe giden miktarlara da yansır. Normalde bebek kasılmalar sırasında görülen bu azalmayı rahatlıkla tolere eder.Tolere edemediği durumlarda ise ilk önce kalp atım hızında bir yavaşlama izlenir. Fetal kalp atımları bozulduğunda anne adayını sol yanına yatırmak ve oksijen vermek gibi temel önlemler ile durum düzelmiyor ise sezaryen kararı verilir. Bu duruma akut fetal distres adı verilir.

Plasentanın erken ayrılması: Plasentanın bebek tamamen doğup ilk nefesini almadan önce rahim duvarından ayrılmasına ablasyo plasenta ya da plasental dekolman adı verilir. Böyle bir durumda bebeğin oksijen ve besin kaynakları azalır. Plasentanın hepsinin ayrılması durumunda ise tamemen kesilir. Tam dekolman son derece acil bir durumdur. Anne ve bebeğin hayatı tehlikededir. Zaman kaybetmeden acil şartlarda sezaryene alınır.

Kordon sarkması: Amniyon kesesi açıldığında bebeğin göbek kordonu rahim ağzından dışarıya sarkabilir. Son derece acil bir durum olan kordon sarkması varlığında kordon sıkışarak bebeğe giden tüm kaynakların kesilmesine ve bebeğin ölmesine neden olabilir. Kordon sarkması varlığında bir kişi elini annenin vajenine sokarak kordonu rahim içine iter. Bu vaziyette ameliyat odasına gidilir. Bebek tamemen doğana kadar kişi elini vajinadan çıkarmaz. Kordon sarkması durumunda sezaryen zamana karşı yapılan bir yarıştır.

Amniyon sıvısının mekonyumlu olması : Bebeğin barsak içeriğinin (mekonyum) amniyon sıvısında olması bebeğin sıkıntıda olduğunun belirtisidir. Mekonyum bebeğin akciğerlerine kaçarsa kimyasal akciğer enfeksiyonuna neden olabilir. Ancak normal eylem sırasında bebeğin kalp atımlarında anormallik yoksa mutlak sezaryen endikasyonu değildir.

Bebeğin kafasının sıkışması: Zaman zaman eylem normal olması gereken şekliyle ilerlerken bebeğin kafası doğum kanalının ortasında takılabilir. Bu durumda sezaryen gerekir.

Sezaryen gerektiği durumlarda bebeğin sezaryen doğum ile doğurtulması anne ve bebek için hayat kurtarıcı olmaktadır. Yani yapılması gerekli durumlarda yapılmaması ise asıl cinayettir. Ülkemizde kabul edilemez oranlara ulaşan sezaryen oranlarının düşürülmesinde kadın doğum hekimleri yalniz bırakılmamalıdır. Halkın bilinçlendirilmesi, normal doğumun özendirilmesi, normal doğum için elverişli doğum salonlarının sağlanması, ebe ve/veya hekim başına düşen doğum sayısının azaltılması, gebelik sırasında annenin normal doğuma uygun hale gelmesi için fiziksel ve psikolojik hazırlığın yapılması, doğum eylemi sırasında anneye yeterli psikolojik desteğin verilmesi, epidural gibi modern tekniklerin uygulanması, doktorun başına vajinal doğum sırasında beklenebilecek omuz takılması, derin vajina yırtıkları, rahim ağzı yırtılması, vakum ile doğum gibi olası komplikasyonların gelmesi durumunda meslek örgütlerinin ve sağlık bakanlığının hekime gerekli desteği vermesi gibi onlarca koşulun hazırlanması ve uygulanması gerekmektedir.

Kadın doğum hekimi para için sezaryen yapıyor değildir. Biraz hastanenin koşullarından biraz normal doğum sırasında oluşabilecek ön görülmeyen ve müdahale edilemeyecek durumlardan korktuğundan biraz da anne adaylarının ısrarından biraz sezaryen her ne kadar ameliyat da olsa doğumun hekimin kontrolünde olmasından dolayı sezaryen yapmayı tercih etmektedir. Sezaryen oranlarının düşürülmesinde bakanlığa, meslek örgütlerine, medyaya ve tabi ki bizlere büyük görevler düşmektedir. “Para için sezaryen yapıyorlar” söylemi eğitim düzeyi düşük kesimde sezaryenin gerekli olduğu durumlarda dahi sezaryenin kabul edilmemesine ve anne ve bebek ölümlerinde artmaya sebep olabilir. Sezaryen oranlarında artış yalnız Türkiye’nin değil tüm dünyanın meselesidir.”

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

ONLAR ERDİ MURADINA

Ayşe ve Hayrettin Topçu’nun güzel kızı Ayser ile Hamide ve Aydın Gündoğdu’nun yakışıklı oğlu Ayhan, …

Bir yanıt yazın